Friday, July 31, 2015

ERDOĞAN’IN PEKİN ZİYARETİ TÜRKİYE – ÇİN İLİŞKLERİNDEKİ HASARI ONARDI

Zafer KARADAĞ

31 Temmuz 2015, Şanghay

Dünyadaki kalkınmakta olan ülkelere iyi birer örnek teşkil eden ve her ikisi de G20 üyesi olan Türkiye ve Çin arasında 2010 yılında imzalanan stratejik ortaklık anlaşması, iki ülkenin binlerce yıllık ortak tarihinde, yepyeni bir sayfa açılmasını sağlamıştı.
Karşılıklı saygı ve kazan-kazan ilkesi çerçevesinde; siyasi, ekonomik, askeri, enerji, eğitim, kültürel ve turizm alanlarında hızla gelişmeye başlayan işbirlikleri sayesinde ortaya çıkan güven ortamı, karşılıklı yatırımlara ivme kazandırmayı da başarmıştı.
Ancak, aralarında tarihsel bir dostluk ilişkisi bulunan bu iki ülkenin yakınlaşmasından ve özellikle Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne “Diyalog Ortağı” olarak kabul edilmesinden rahatsız olan Türkiye düşmanları, bu güzel gelişmelerin önünü kesmek için, geçen ay acımasız bir senaryoyu sahneye koydular.
Daha önceki benzer girişimlerde sadece Milli duygularımızı tahrik ederek başarıya ulaşamayan karanlık güçler, bu defa işi daha sıkı tuttular ve mübarek Ramazan ayını da kullanarak, Milliyetçi ve muhafazakar gençlerimizin hem Milli hem de dini duygularını istismar ettiler ve bazıları yasa dışı olan Uygur derneklerinin provoke ettiği Uygur kardeşlerimizle birlikte sokağa dökmeyi, maalesef başardılar.
Çoğu sahte ve abartılı fotoğraf, video ve bilgilere aldanarak bir akıl tutulmasına yakalanan ve bu provokasyona alet olan gençlerimizin destek verdiği Çin karşıtı olaylar ve saldırıya uğrayan Çinli turistler nedeniyle, Türkiye – Çin ilişkileri ciddi bir hasar gördü.
5 Temmuz’da yayımladığım (http://harclik.net/?p=795) “İSTANBUL’DAN ESTİRİLEN ZORAKİ UYGUR RÜZGARI KİMLERİN YELKENİNİ DOLDURUYOR? başlıklı makalemi ve
27 Temmuz’daki (http://harclik.net/?p=827) “CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN YARINKİ ÇİN SEYAHATİ, HEM TURİZM SEKTÖRÜMÜZÜN HEM DE İHRACATÇILARIMIZIN ÖNÜNE ÖRÜLEN O GÖRÜNMEZ DUVARI AŞMAK İÇİN, TARİHİ BİR FIRSATTIR!” başlıklı makalemi okuyanlar, benim bu talihsiz olaylar hakkındaki görüşlerimi ve 11 yıldır Çin’de yaşayan bir işadamı olarak edindiğim tecrübeler ışığında dile getirdiğim, çözüm odaklı naçizane önerilerimi okumuşlardır.
İşte bu bağlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Çin’e yapacağı ziyaret, olağanüstü bir önem kazanmıştı. Çünkü yandaş medyada çıkan, “Erdoğan, Uygurlara yapılan Çin zulmünü durdurmaya, Çin Hükümetini uyarmaya gidiyor!” (www.yeniakit.com.tr/haber/cumhurbaskani-recep-tayyip-erdogan-zulme-dur-demeye-gidiyor-79286.html) şeklindeki provakatif haberler, iki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesine değil, aksine daha derin bir uçurumun açılmasına çanak tutuyordu.
Neyse ki korkulan olmadı ve sağduyu galip geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile yaptığı görüşmede, Türkiye’nin “Tek Çin” politikasına verdiği kararlı desteği yineledi ve Uygur meselesi ile ilgili olarak, Çin’in egemenliğini ve toprak bütünlüğünü kararlılıkla desteklediklerini belirtti. Erdoğan, “Doğu Türkistan İslamî Hareketi” dâhil olmak üzere, tüm terör örgütlerinin Çin’i hedef alan faaliyetlerine karşı çıktıklarını ve Türkiye’de faaliyet gösteren bazı Uygur derneklerinin geçtiğimiz günlerde kapatıldığını vurguladı.
Erdoğan’ın son derece başarılı geçen iki günlük Çin ziyareti, hem Türkiye – Çin ilişklerindeki hasarı onardı, hem de stratejik ortaklık ilişkilerinin geliştirilmesi ve iki ülke arasındaki ticaret ve yatırım hacminin 2020 yılına kadar 100 milyar Dolar’a çıkarılması için karşılıklı çabaların artırılması yönünde ortak bir görüş ortaya koydu.
Özellikle 2014 yılı sonu itibariyle yaklaşık yüzde 90 oranında dış ticaret açığı (ihracatımız 2,9 milyar USD, ithalatımız 24,9 milyar USD) verdiğimiz Çin Halk Cumhuriyeti’ne daha fazla ihracat yapabilmemiz için Çin gümrüklerindeki bazı kısıtlamaların kaldırılacağına yönelik, umut verici açıklamaların beni heyecanlandırdığını ifade etmek istiyorum.
Bu ziyaretin görsel ve yazılı Çin basınının yanısıra, Çin’deki sosyal medyada da olumlu bir yankı yaratması, Türk turizminde bıçak gibi kesilen Çin rüzgarının yeniden esmeye başlayacağının da müjdecisi oldu.
Hatırlatmak isterim ki, Turizm Bakanlığı tarafından açıklanan bu yılın ilk yarısına ait turizm verilerine bakınca, Avrupa pazarında ciddi bir pazar kaybına uğradığımız görülüyor. Geçen yılın aynı dönemine kıyasla, Hollanda’dan yüzde 23, Avusturya’dan yüzde 21 ve Belçika’dan yüzde 12 oranında daha az turist gelmesi, bu yıl artış bekleyen turizmcilerimizin moralini bozmuştu.
Ancak Haziran ayında %113 oranında artış gösteren ve Ülkemizde yaptıkları harcamalarla Rus turistlerden 3 kat daha fazla döviz girdisi sağlayan (kaynak; TUROB) Çinli turistler, Erdoğan’ın Çin ziyareti sonrası oluşan bu olumlu hava sayesinde, yeniden “istikamet, rüyalarımızın ülkesi Türkiye” demeye başlayacaklardır, buna yürekten inanıyor ve umut ediyorum.
Öte yandan, Çinlilerin bir Devlet politikası haline getirdikleri “Bir Kuşak-Bir Yol” projesi kapsamında yer alan küçük, orta ve büyük ölçekli pek çok ortak girişim projesi, Türk ve Çinli yatırımcıları bekliyor.
Tabii ki benim önceliğim ihracatımızın artırılmasından yana; “Eyyy ihracatçılarımız! :) Dilimde tüy bitti, artık lütfedin de, şu devasa Çin pazarına hak ettiği değeri ve önemi verin!
Rahmetli Özal’ın tabiriyle, Dünyada bir koyup üç alacağınız tek pazar Çin’dir, çünkü her hangi 3 ayrı ülke pazarına harcayacağınız emek, zaman ve parayı Çin pazarı için harcarsanız, karşılığını fazlasıyla geri alırsınız!”
Son söz olarak, ben, “geçmişten ders almazsak, geleceği doğru planlayamayacağımıza” inanırım.
Hatırlanacağı üzere, 2009 yılında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yaptığı Çin ziyareti sırasında da çok güzel gelişmeler yaşanmış, iki dost ülkenin liderleri tarafından yapılan karşılıklı açıklamalar ve imzalanan işbirliği anlaşmaları sayesinde geleceğe daha umutlu bakar olmuştuk.
Ancak Gül’ün Urumçi’yi ziyaretinden sadece bir hafta sonra meydana gelen o talihsiz ve kanlı 5 Temmuz olayları nedeniyle, ilişkilerimiz ağır yara almış ve normale dönmesi de yıllarımıza mal olmuştu.
İşte bu yüzden, Çin ile ilişkilerimizde sağduyuyu elden bırakmadan ve benzeri hatalara düşmeden hareket etmeli ve provakatif olaylara karşı çok daha dikkatli olmalıyız.
Türkiye ve Çin arasındaki dostluğun ve iyi ilişkilerin gelişmesi, her iki ülkenin ve Ulusun ortak çıkarına olup, Dünya barışına da katkı sağlayacaktır.

Selam ve sevgilerimle.